Siz evden çıkmayın, çıkanlar var elbet.
Sağlık, lojistik ya da gıda sektöründe çalışmıyorum ama keşke çalışsaydım da iş yerine gelmeme değseydi diyorum. İnsanlık için iki faydam olsaydı.
Aman toplu taşıma kullanmayayım servise kadar yürürüm dediğim yeni bir sabah, kenarda bulduğum hindiba otu (bazıları için puf/püf çiçeği) bana eşlik etti. Anısı kalsın diye boş ana yolda dikilip fotoğraf çektim. Bugünleri unutmayayım istedim. Hissettiklerim uçup gitmesin. Safımdır, unuturum çünkü.
Uzaktan çalışmayı ülkece sıcak karşıladık. Çalışanına değer veren firmalar anında uyguladı bu sistemi. Hani o özenilen ünlü isimleri geçtim diğer küçük işletmeler de söz konusu insan sağlığı olunca duruma adapte olmakta hiç zorlanmadılar. Kimisi çalışma saatini azalttı, kimisi evden çalış ama çok çalış dedi. Genelde kendini izole et, az insan temasıyla bilgisayarının başında ol, fayda sağla durumunu vurguladılar. Kimisi işe çağırmaktan vazgeçmese de dönüşümlü gelin bari,ofisler dar dedi.
— Ee işlerini evden yapamaz mısın ki?
— Yok benim masamda olmam gerekiyor, yadırgarım, üretim yapamazmışım. Tam da bu cümleyi yazarken klibin başındaki Özkan Uğur’un Goradaki sahnesi aklıma geldi. Özlemişim de.
Yakın süreçte işveren markası konusunda çalıştım. İşveren Markası: İşverenin sunduğu ekonomik, psikolojik ve fonksiyonel faydaların toplamı olarak ifade ediliyor. İşvereni marka yapacak en önemli unsur; çalışanı, ekibidir der. Çalışan mutluysa efendim iç motivasyon artar, personel devir hızı azalır. Sonra bir bakarız ki şirketin bilinirliği ve itibarı artmış.Tesadüf değildir bu güzellikler.
İşveren markası olabilmek için kuru kuru standart hakları vermek de yetmez.Farklılaşma önemlidir. E bu dönem tam da farklılaşma dönemi değil mi? Ah şimdi yönetimde etkili bir pozisyonda olmak vardı. Tüm çalışanlarımı pamuklara sarıp sarmalardım. Abarttığımı düşündüğünüz saniyelerdeyiz sanırım ama yoo yoo içimdekileri bilseniz bunlar az kalır.
İnsanız ve duygularımızla varız. He sizi bilmem kimisi robot gibi olmaktan memnundur ama ben dibine kadar duygularımla yaşıyorum. Bazen ağır oluyor ama olsun, güçleniyorum deneyimledikçe. Kendimi bildim bileli empati hayatımın baş köşesindedir hatta empatiden sempatiye geçiş çizgisini aşıp tehlikeye atladığım da çoktur. Buna da pişman değilim. Gündelik hayatta ya da iş hayatında karşı tarafın hislerine, adil olma duygusuna dikkat etmenin farkındayım hiç değilse.
Şu korona sürecinde işvereniniz tarafından değerli hissettirildiyseniz bence bir süre daha orada kalın. Yok yok, bu tarz firma çok nasılsa, içinize sindiğinde geçiş yaparsınız :)
Hep söylenilen bir şey diyeceğim size. Bu süreç birçok şeye gebe!